Şifreniz diş fırçanız gibidir.
Onu kimseyle paylaşmayın, belli aralıklarla değiştirin.
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »
Şifreniz diş fırçanız gibidir.
Onu kimseyle paylaşmayın, belli aralıklarla değiştirin.
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »
Kur’an’ı yorumlamak deyince akla “tefsir” ve “te’vil” kavramları gelmektedir.
Kur’an’da toplam 16 defa geçmektedir.
Genel anlamları şunlardır:
Terim olarak: “meşru bir sebep veya delilden ötürü ayeti zahiri manasından alıp, kendisinden önceki ve sonraki ayete uyan, kitap ve sünnete uygun manalardan birine hamletmek”
تَأْوِيلِ (7) | |
تَأْوِيلا (2) | تَأْوِيلِه (8) |
Bazı durumlarda te’vil kaçınılmazdır. (anlam yönünden çelişir gibi ayet)
İşte bu durumlarda uyulması gereken şartlar:
(beyanî, irfanî ve burhanî)
kelamcı, fakih, müfessir ve dilcilerin yaptığı yorumdur.
Tanımı: Arap dilinin kuralları dâhilinde hareket ederek Kur’an’dan anlamlar üretmek.
Böylece bu tür tevile içtihadî bir etkinlik diyebiliriz.
Tevil edenin sübjektif[1] yorumudur ve zanna dayanır; bundan dolayı kabul ve redde açıktır.
Örnekler:
Bütün bu yorumlar a) dile b) Kur’an ve Sünnete aykırı değildir.
Hiçbir zaman akıl naklin önüne geçmemektedir.
mutasavvıfların yorumudur.
Örnekler:
Bu tarz tevil Şia’nın Kur’an yorumunda da vardır. Kur’an’ı sadece imamlar yorumlayabilir.
“وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِنٖينَ غَيْرَ مُسَافِحٖينَ
فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهٖ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَرٖيضَةً
وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فٖيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهٖ مِنْ بَعْدِ الْفَرٖيضَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٖيمًا حَكٖيمًا”
ayetini[4] Mut’a nikahına delil gösterirler.
Bu yorum metodunun kuramcısı/teorisyeni İbn Rüşd (ö.1198)’dür. Rüşd “Faslu’l-Makal” eserinde nasları bütünsellik içinde ele alarak zahiri manalarına uygun düşecek şekilde yorumlamaktadır.
Ona göre:
Eğer naslardaki bilgi ile aklî bilgi çelişki içinde olursa naslardaki bilgi tevil edilir.
from Gk hermēneutikos, from hermēneuein ‘interpret/ yorumlamak, değerlendirmek, tercüme etmek, çevirmek’.
Hermes
Türkçeye yorumsama veya yorum bilim olarak tercüme edilmektedir.
İhsan Turgut 1996 yılında “hermeneutik açıdan bir sanat eseri” adlı çalışmasında hermenötik’i iki kısma ayırmaktadır:
Hermenötikin iki temel özelliği vardır:
İki tür ayetler vardır:
Muhkem: anlaşılmasında sıkıntı olmayan ayetler
Müteşâbih: antropomorfik/insanbiçimci[7] ve sembolik dil kullanıldığı için yoruma ihtiyaç duyulmaktadır.
Farklı anlaşılmasının sebepleri:
Örnekler:
[1] Eşyanın hakikatına değil de ferdin düşünce ve duygularına dayanan
[2] A’raf, 7/54
[3] İsra, 17/44
[4] Nisa, 4/24
[5] Ali İmran, 3/110
[6] Maide, 5/6
[7] Yunancada insan anlamına gelen ανθρωπος (anthrōpos) ile şekil veya biçim anlamına gelen μορφη (morphē) kelimelerinden oluşur.
[8] Tabi ki musteşrıklerin yaptıkları çalışmalarda mensup oldukları ideolojinin izlerini görmek bizler için şaşırtıcı değildir. Örnek vermek gerekirse Bakara Suresinde şöyle buyurulmaktadır:
. وَقَالُواْ قُلُوبُنَا غُلْفٌ بَل لَّعَنَهُمُ ٱللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَلِيلاً مَّا يُؤْمِنُونَ
“قُلُوبُنَا غُلْفٌ – kulûbunâ gulf” deyimi “kalplerimiz örtülüdür” veya “kalplerimiz bilgi ile doludur” gibi anlamlara gelmektedir. Kraçkovskiy bu ayeti şöyle tercüme etmiştir:
“И сказали они: “Сердца наши не обрезаны”. Да! Пусть проклянет их Аллах неверие, мало они веруют!”
Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta “Сердца наши не обрезаны- Bizim kalpler sünnet edilmemiştir” ifadesidir. İlk bakışta böyle bir ifadenin burada neden “bizim kalpler sünnet edilmemiştir” gibi alakasız tercüme edildiği bizim dikkatimizi çekti. Araştırdıktan sonra gördük ki Hıristiyanlıkta böyle bir ifade kullanılmaktadır. Yeni Ahid’in Romalılar bölümünde bunu görebiliriz. Bağlamı görebilmemiz için 2:25-29. ayetleri vermek istiyoruz:
27.Sen Kutsal Yazılara ve sünnete sahip olduğun halde Yasa’yı çiğniyorsan, bedence sünnetli olmayan, ama Yasa’ya uyan kişi seni yargılamayacak mı?
Yirmi dokuzuncu ayeti karşılaştırma yapabilmek ve daha iyi anlayabilmek için İbranice asıl metnini sunmak istiyoruz:
יְהוּדִי הוּא זֶה שֶׁבְּתוֹךְ תּוֹכוֹ הוּא יְהוּדִי וּמִילָה הִיא זוֹ שֶׁבַּלֵּב, לְפִי הָרוּחַ וְלֹא לְפִי אוֹת כְּתוּבָה; שִׁבְחוֹ אֵינוֹ בָּא מִבְּנֵי אָדָם, כִּי אִם מֵאֱלֹהִים
Ayrıca bu tabiri daha iyi izah edebilmek için Yunanca kısmını da eklemek isti-yoruz:
ἀλλ᾽ὁ ἐν τῷ κρυπτῷ Ἰουδαῖος, καὶ περιτομὴ καρδίας ἐν πνεύματι, οὐ γράμματι, οὗ ὁ ἔπαινος οὐκ ἐξ ἀνθρώπων, ἀλλ᾽ἐκ τοῦ Θεοῦ.
Bu ayetin eski Rus diline olan tercümesi şöyledir:
Но иже в тайне Иудей, и обрезание сердца духом, а не писанием: емуже похвала не от человек, но от Бога.
Aynı yorumu Sablukov’un mealinde görmekteyiz. O da aynı şekilde ayeti ter-cüme etmiştir: Они говорят: “сердца наши не обрезаны”. Так, Бог проклял их за их упорство; потому немного тех, которые веруют.
“Yüreği sünnet etme” ifadesi Kutsal Kitab’ın tefsirlerinde “kalbin kötülükler-den, kıskançlıktan, kibirden, gösterişten, açgözlülükten korunması” anlamında kulla-nılmaktadır. Şimdi Kraçkovskiy’nin “Сердца наши не обрезаны- bizim kalpler sün-net edilmemiştir” ifadesi daha iyi anlaşılmaktadır. Yani inkâr edenlerin “kalplerimiz kötü huylardan ve davranışlardan arınmamıştır” diyerek yaptıkları yanlışlıklara bir tür mazeret göstermeye çalışıyorlardı. Ayette de benzer anlam kullanılmıştır. Böylece Kraçkovskiy’nin neden böyle tercüme ettiğini daha kolay anlamış bulunmaktayız.
[9] Dili, zaman içinde değişen ve gelişen varlık olarak değerlendirme görüşü XIX. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde dil birimlerinin değişme ve gelişmesiyle ilgili kurallar ve düşünceler ileri sürülmüş ve dildeki unsurların doğuşu, değişmesi ve ge-lişmesi bakımından dili değerlendiren tarihi yöntem şekillenmeye başlamıştır.
Anlam değişmesi, bir kelimenin anlattığı kavramlardan az ya da çok uzaklaş-ması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan, ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesidir.
Toplumlar, tarihi süreç içerisinde çeşitli değişimlere/başkalaşmalara uğrarlar. Toplumun vazgeçilmez öğesi olan “dil” tıpkı tâbi oldukları toplumlar gibi, tarih seyri içinde değişimlere/başkalaşmalara uğramışlardır. Antik çağdan günümüze kadar, ke-limelerdeki anlam değişmeleri üzerinde durulduğunu görüyoruz. Örnek olarak daha V. yüzyılda Yunan bilgini Proklos’un anlam değişmelerinin biçimlerini saptamış bu-lunduğunu gösterebiliriz.
Dilde değişmelerin olduğunda bütün dil bilginleri birleşirler. Ancak, bu de-ğişmelerin nedenleri noktasında bir fikir birliği içinde olduklarını söyleyemeyiz. Çün-kü her dilbilimci bu nedenlere farklı izahlar getirmektedir.
Dilde değişmelerin olması gayet doğaldır. Medeniyetlerin ve toplumların de-ğişimini tarih kitaplarında açıkça görmekteyiz. Dillerin değişimini ise en azından ko-nuştuğumuz dilde görebiliriz. Zamanın akışıyla kelimeler – çevredeki gelişmelere para-lel olarak – anlam daralması veya genişlemesi, bazı kelimelerin ilk anlamının ikinci anlama kayması gibi durumlara rastlayabiliyoruz, hatta bazı sözcüklerin öldüklerini bile biliyoruz. Dedelerimizin konuştuğu dile baktığımızda bir dilin – bir dil için kısa sayılabilecek bir süre içinde – ne kadar da değişikliğe uğrayabileceğini hayretle müşa-hede edebiliriz. Örneğin bir Rus’un Puşkin’in veya Tolstoy’un ilk eserlerini şöyle bir gözden geçirmesi, dillerin zaman içinde değiştiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçim-de anlaması için yeterlidir.
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »
Selam ve saygılar arkadaşlar!
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »
İnsanlar eskiden iki dil öğrenmenin zihinde karışıklık yaratacağını düşünürdü. Daha da ileri gidenler, bir dili tam öğrenip diğerini hiç öğrenmemenin daha doğru olduğunu söylediler. Bu konudaki en uç ve absürt fikir ise iki dil öğrenmenin bir çeşit şizofreni ya da çoklu kişilik bozukluğuna sebep olduğuydu.
Bazı araştırmalar iki dil öğrenmenin problem yaratacağı fikrini destekledi. Bu araştırmacılar iki dilli insanların daha az kelime haznesi olduğunu ve kelimelere erişimlerinin daha az olduğunu söylediler.
Ancak bu mitler ve küçük dezavantajlar, yeni araştırmaların yarattığı olumlu dalgalar sayesinde gölgede kalmış gibi görünüyor. Yeni araştırmalar başka bir dil öğrenmenin inanılmaz psikolojik faydaları olduğunu gösteriyor. Ve bu faydalar, yurt dışında bir fincan kahve ısmarlayabilmenizin ya da otelinize giden yolu sorabilmenizin çok daha ötesine geçiyor.
1.Beyni geliştirir.
Beyindeki dil merkezleri, başarılı dil öğrenmenin bir sonucu olarak gelişiyor ve büyüyor. Ne kadar iyi öğrenirseniz, beynin bu hayati bölgeleri o kadar çok gelişiyor ve büyüyor. (Mårtensson et al., 2012).
2. Bunamadan (Demans) kurtarır.
İki dillilik, Alzheimer hastalığına yatkın kişilerde hastalığı yaklaşık 5 yıl erteliyor. (Craik et al., 2010). Oldukça inanılmaz görünüyor, ama yeni çalışmalar da bu sonucu destekler nitelikte. Bu şöyle özetlenebilir: Başka bir dil öğrenmenin bunama üzerindeki etkisi, en yeni ilaçlarla elde edilebilecek etkiden çok daha yüksek.
3. Dili daha iyi duymayı sağlar.
İki dilli olmak daha gelişmiş dinleme becerilerini de beraberinde getiriyor. Çünkü beyin iki ya da daha fazla dilde yer alan farklı tipteki sesleri ayırt etmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. (Krizman et al., 2012).
4. Dile daha duyarlı hale getirir.
İki dilli evlerde büyüyen küçük çocuklar, daha önce hiç duymadıkları dilleri bile ayırt edebiliyorlar. (Werker & Sebastian-Galles, 2011). Sadece farklı seslere maruz kalmaları bile, mesela İspanyolca ya da Katalanca gibi, İngilizce ve Fransızca arasındaki farkı fark edebilmelerini sağlıyor.
5. Hafızayı güçlendirir.
İki dilli ortamlarda büyüyen bebekler, tek bir dille büyütülenlere göre daha güçlü çalışan hafızalara sahipler. (Morales et al., 2013). Bu, zihinsel hesaplama, okuma ve daha pek çok hayati beceri konusunda daha iyi oldukları anlamına geliyor.
6. Aynı anda çok iş yapılabilir.
İki dilli insanlar bir işten başka bir işe daha hızlı geçiş yapabiliyorlar. Daha fazla bilişsel esneklik gösteriyorlar ve beklenmedik durumlara uyum sağlamayı daha kolay buluyorlar. (Gold et al., 2013)
7. Dikkati artırır.
İki dilli insanların dikkatleri üzerinde daha güçlü kontrolleri vardır. Dikkatlerinin dağılmasını çok daha kolay sınırlarlar. (Bialystok & Craik, 2010).
8. Aktivasyonu iki katına çıkarır.
İki dilli insanlarda artan dikkat ya da aynı anda çok iş yapabilmek gibi ciddi bilişsel gelişimler görülür. Bunun sebebi iki dilli insanların her iki dili de aynı anda aktif hale getirmesi ve sürekli hangisinin uygun olduğunu gözlemesidir. (Francis, 1999). Tüm bu gidiş ve gelişler önemli zihinsel faydalar sağlıyor.
9. Görmenin yeni yollarını sunar.
Yeni bir dil öğrenmek kelimenin tam anlamıyla dünyaya bakışınızı değiştirir. Örneğin Japoncada (tıpkı Türkçedeki gibi), açık mavi ve koyu mavi için ayrı birer isim kullanıldığı için bu dili öğrenen bir İngiliz bu rengi farklı şekillerde algılamaya başlayabilir. (Athanasopoulos et al., 2010).
10. Anadilinizi geliştirir.
İkinci bir dil öğrenmek dikkatinizi dilin soyut kurallarına ve yapısına vermenize sebep olacağı için kendi dilinizde de daha iyi olmanızı sağlayabilir. Geoffrey Willans’ın dediği gibi, “Bir dili iyi anlamak için en az iki dili anlamanız gerek.”
Diğer kültürleri keşfetmenizi sağlar.
Tüm bu 10 faydanın ötesinde, yabancı bir dil öğrenmenin en güzel faydalarından birisi başka bir kültürün içine dalmanızı ve kendi kültürünüzü başka bir kültürün gözünden görmenizi sağlamasıdır.
Başka bir dil öğrenerek “ikinci bir ruh” daha kazanabilirsiniz.
[Açıklama: Araştırmaların bazıları çok erken yaşlardan itibaren iki dil öğrenenleri kapsıyor, ancak yeni dil öğrenenlere yönelik sonuçlar da bulunuyor.)
(kaynak: http://www.spring.org.uk)
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »
People used to think that learning two languages created confusion in the mind.
Far better, it was thought, to get one right than bother with two.
An even more extreme and absurd view was that learning two languages caused a kind of schizophrenia or dual personality.
Some studies did seem to back up the idea that learning two languages could be problematic; early researchers noted that bilingual people tended to have smaller vocabularies and slower access to words.
But these myths and minor disadvantages have now been overshadowed by a wave of new research showing the incredible psychological benefits of learning a second language. And these extend way beyond being able to order a cup of coffee abroad or ask directions to your hotel.
The fact that language centres in the brain actually grow is one of the major benefits of learning a second language.
The better you learn, the more those vital areas of the brain grow (Mårtensson et al., 2012).
Bilingualism delays Alzheimer’s disease in susceptible people by as much as five years (Craik et al., 2010). Seems incredible, but the studies are continuing to support this result.
To put this in context: the effect on dementia of learning another language is much greater than anything achievable with the latest drugs.
Being bilingual can lead to improved listening skills, since the brain has to work harder to distinguish different types of sounds in two or more languages (Krizman et al., 2012).
Infants in bilingual households can distinguish languages they’ve never even heard before (Werker & Sebastian-Galles, 2011).
Just being exposed to the different sounds in, for example, Spanish and Catalan, helps them tell the difference between English and French is another of the benefits of learning a second language.
Babies brought up in a bilingual environment have stronger working memories than those brought up with only one language (Morales et al., 2013).
This means they are better at mental calculation, reading and many other vital skills.
Bilingual people can switch from one task to another more quickly.
They show more cognitive flexibility and find it easier to adapt to unexpected circumstances (Gold et al., 2013)
Bilinguals have stronger control over their attention and are better able to limit distractions (Bialystok & Craik, 2010).
Cognitive boosts, like improved attention and better multi-tasking, may come because bilingual people have both languages activated at the same time, and must continually monitor which one is appropriate (Francis, 1999).
All that switching back and forth confers the benefits of learning a second language.
Learning a new language can literally change the way you see the world.
Learning Japanese, for example, which has basic terms for light and dark blue, may help you perceive the colour in different ways (Athanasopoulos et al., 2010).
Since learning a second language draws your attention to the abstract rules and structure of language, it can make you better at your first language.
As Geoffrey Willans said: “You can never understand one language until you understand at least two.”
These ten are all quite apart from the benefits of immersing yourself in another culture, and of seeing your own culture from the perspective of another.
All told, you may well get something like ‘a second soul’ from learning another language.
[Note: some of these studies relate specifically to those who have learned two languages from very early on, but may also be relevant to new language learners.]
(kaynak: http://www.spring.org.uk)
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »