Yabancı Dil ve Lehçelerde Dini Yayınlar Çalıştayı

2475_urunresim

Sakarya’nın Sapanca ilçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı “Yabancı Dil ve Lehçelerde Dini Yayınlar Çalıştayı” düzenlendi.

İki gün (27 ile 28 Eylül) devam eden seminerde dini yayınların Türk dilinden başka dillere tercüme konuları ve problemleri ele alındı. Ayrıca personel yetiştirme, tek standart transkripsiyon hazırlığı, belli ülkeye göre yayın yapma ve genel terminoloji hazırlığı gibi öneriler sunuldu.

Seminere Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa, Danimarka, Hollanda, Rusya, Kırım, Kırgızistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağ, Bulgaristan ve diğer ülkelerden gelen uzman ve tercümanlar katıldı. Katılımcılar

1) Kıta Avrupa’sı

2) Türk Dünyası ve Uzak Doğu

3) Balkanlar

4) Metin Yazarları

olmak üzere dört gruba ayrıldı.

Program hakkında detaylı bilgi için tıklayın.






 

 

 

İbranice/Arapça/Rusça Özel Dil Kursumuz Başlıyor

Strategic_Plan2-large kadro

Sevgili arkadaşlar!  

Yeni grup oluşturup sıfırdan İbranice/Arapça/Rusça derslerine başlamaya karar verdik.

Ders için benimle irtibata geçen arkadaşların çoğu memur veya öğrenci oldukları için benden esnek bir ders programı istediler . Dolayısıyla sizlere uygun bir plan hazırlamayı hedefledim.

İsteyenler arkadaşlar Görüş ve tekliflerini yorum‘a veya benim mail adresime yazabilirler.


İbranice için örnek program:

Ders Yapacağımız GünHafta içi veya hafta sonu (öğrencinin tercihine göre)

Hedefimiz: 30 dersten oluşan bir kitabı bitirmek. (CD bulunmaktadır)

Varacağımız Seviye: Orta düzeyin üzerinde bir İbraniceye sahip olmak.

Bu Kurda Öğreneceklerimiz: İbranice grameri öğrenmek, fiil çekimlerini ve kalıplarını, zarfları ve edatları öğrenmek, İbranice zamanları öğrenmek, farklı ortamlarda diyalog kurabilmek/konuşabilmek, genel kültüre sahip olmak…

Süre: Birinci kurumuz ortalama dört ay sürecektir (haftada 2 saat ders yaptığımız takdirde)

Aklınıza gelebilecek muhtemel soruların cevapları şu linkte bulunmaktadır:

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Saygılarımla,

Mürsel Ahıskalı…




Sesbilim Bakımından Sami Dilleri

20130920_174302

Bazı araştırmacılar, Sami Dillerinin Prototipinde 29 harf bulunduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Yine bazılarına göre klasik Arapça’da 29 harf vardı. Fakat günümüzde Arapça’daki harf sayısının 28 olduğunu biliyoruz. Söz konusu 29. harfın “س – sin” ile “ش – şin” harfleri arasında olan bir harf olduğu fakat pratikte her hangi bir işe yaramadığını biliyoruz. Bu kısa bilgiden sonra Sami Dillerindeki harfleri tablo şeklinde vermek istiyoruz:

 

Proto-Semitik Akkadça Arapça İbranice Aramice-

Süryanice

ا ا א ܐ
ب b ب ב ܒ
ت t ت ת ܬ
ث ث
ج g ج ג ܓ
ح h ح ח ܚ
خ خ
د d د ד ܕ
ذ ذ
ر r ر ר ܪ
ز z ز ז ܙ
س s س ס ܣ
Ś
ش š ش שׁ ܫ
ص ş ص צ ܨ
ض ض
ط ţ ط ט ܛ
ظ ظ
ع ع ע ܥ
غ h, ’ غ
ف p ف פ ܦ
ق q ق ק ܩ
ك k ك כ ܟ
ل l ل ל ܠ
م m م מ ܡ
ن n ن נ ܢ
ه h ه ה ܗ

 

Hemen belirtmek gerekir ki Arapça hariç diğer Sami Dillerde harf kaybı olmuştur. Sonuç itibarıyla Akkadça’da 7, İbranice’de ve Aramice’de ise 6 harfin mevcut olmadığını görüyoruz.  Akdemir’in de dediği gibi harf dönüşümleri öğrenildiğinde Sami Dilleri kolaylıkla öğrenilebilir. Şimdi kısaca harf dönüşümünden bahsedelim:

Arapça’daki “ ث – peltek s ” harfi genelde “š” ya da “t” harfine dönüşmüştür. Arapça’daki “ثور ” sözcüğü Akkadça’da “šûru”, İbranice’de “שור –šôr” Aramice’de ise “ ܬܘܪܐ-tavrâ “ olarak karşılamaktadırlar. Arapça’da, “ص – sad” , “ض – dad” ve “ظ  – za” harfleri ile ayrı ayrı yazılan sözcükleri Akkadça’da ve İbranice’de, tek bir “צ  – tsadi” harfiyle karşılanmaktadır. Örneğin, Arapça’daki gölge anlamına gelen “ظل ” sözcüğü Akkadça’da “şillu”, İbranice’de ise “צל-tsel” şeklinde yazılmaktadır. Arapça’daki “ارض” sözcüğü, Akkadça’da “’erşetu”, İbranice’de ise “ארץ – erets” olarak ifade edilmektedir. Yine Arabça’da “صا د ق” olarak ifade edilen söz İbranice’de “צודק – tsôdeq” olarak ifade edilmektedir. Aramice, Arapça’daki “ض – dad” harfini “ܥ – ‘ ” harfi ile karşılamaktadır. Örneğin, Arapça’daki “ارض” sözcüğünü “ܐܪܥܐ – arâ” şeklinde ifade etmektedir. “ظ – za” harfini ise “ܛ – tet” harfi ile ifade etmektedir. Arapça’da “bakmak, korumak “ anlamına gelen “نظر” fiili Aramice’de “ܢܛܪ-nţâr” şeklinde ifade edilmektedir.[1]

[1] Wheeler M. Thackston, İntroduction To Syriac, İbex Publishers yay., Maryland – 1999, s.XXV

Tavuk Deyip Geçmeyin!

10348211_933721733323532_2886293520328250868_n
durum : Bir tavuk, bir yolda karşıya geçer.
soru : Tavuk karşıya niçin geçer ?

Yanıtlar:
RENE DESCARTES: Yolun öbür tarafına geçmek için.

EFLATUN: İyiliği için, Gerçek, öteki taraftadır.

ARISTOTELES: Karşıya geçmek tavuğun doğasıdır.

KARL MARX: Tarihsel olarak tavuğun karşıya geçmesi kaçınılmazdı.

MARTIN LUTHER KING JR.: Tüm tavukların nedenini açıklamak zorunda kalmadan özgürce karşıya geçtikleri bir dünya düşlüyorum.

RICHARD M. NIXON: Tavuk karşıya geçmedi. Tekrar ediyorum, tavuk asla yolun karşısına geçmedi.

SIGMUND FREUD : Tavuğun karşıya geçmesiyle ilgilenmeniz, sizde güçlü bir cinsel güvensizlik duygusunu ele vermektedir.

EINSTEIN: Tavuğun yolun karşısına geçmesi ya da yolun tavuğun ayakları altında yer değiştirmesi, tümüyle sizin gösterdiğiniz referansa bağlıdır.

BILL CLINTON : Anayasa üzerine yemin ederim ki bu tavukla aramda hiçbir şey geçmemiştir.

GEORGE W. BUSH : Tavuğun bu yolda BM kararlarına rağmen cezalandırılmadan karşıya geçmesi, demokrasiye, özgürlüğe ve adalete kafa tutmaktır. Bu durum, yolu bizim çoktan bombalamış olmamız gerektiğini göstermektedir.

Bizimkilerin bakış açısı:

SÜLEYMAN DEMİREL: Tavuk geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir.

TANSU ÇİLLER: Bu memleket için karşıya geçen tavuk da bizimdir, üstünden geçen traktör de bizimdir.

BÜLENT ARINÇ: Tavuğun karşıya geçmesi çok manidar

Melih gökçek : o yolu yapmasaydık tavuk nereden geçecekti …

sarıgül : o tavuğun düğün şahidi benim …annesinin cenazesine de katıldım

kılıçdaroğlu : bana güvenin tavuk karşıya geçmemiştir benim adım kemal …

yılmaz özdil : bir tavuk karşıya geçmiş…
kimin ülkesinde geçmiş…
beğenmedikleri Mustafa Kemal ‘ in

Fethullah gülen : karşıya geçen de geçmeyen de o tavuğun belasını versin…kümesine ateşler salsın

Erdoğan: o tavuğun “İnlerine ineceğiz

muammer ince : o tavuğun yerine karşıya ben geçeceğim …

bahçeli : bir tavuk ortadaaaki yoldan 1 defa geçmiştir …
ne zaman geçmiştir 2014
topla : 2015
kırk yapar…

ilber ortaylı : karşıya geçen tavuk cahil…bir defa bu tavuğun eğitimi nedir …kaç dil biliyor…

seda sayan : günaf kıızzzz… karşıya geçmiş…

yıldız tilbe : karşıya geçmiş biliyyooo musuuun …

stv : bir tavuk karşıya geçiyorsa iktidar dersaneleri neden kapatıyor…bunu sormak lazım …

gezici : tavuk karşıya ekmek almak için geçmiştir #direntavuk

Bahçeli : tavuk karşıya püskevit yemek için geçmiştir …

RTE : şunu açık seçik ifade edeyim ki… bir zamanlar karşıya insan geçemiyordu … simdi yapılan duble yollardan tavuklar bile geçiyor…

Zekeriya Beyaz: Tavuğun karşıya geçmesi orucu bozmaz

Kemal Sunal : Şimdi bu tavuk karşıya neden geçti, niçin geçti, nasıl geçti, bunu izaha gerek yok yürüdü karşıya geçti, ama geçmemişte olabilir, karşıya geçmişse geçmiştir, geçmemişse geçmemiştir, görünen yolun karşısı uzakta değildir, karşıya geçtide sonradan geçmedi mi dedik, bunlar bir takım uydurma laflardır, sahi yaa tavuk karşıya neden geçti, kim geçirdi ulan tavuğu karşıya?

 

Prof. Dr. Salih Akdemir. Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür.

Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir Hocamız, bir süredir muzdarip olduğu kanser hastalığı sebebiyle geçtiğimiz günlerde vefat etti.

Bu yazımızda tanımayanlara Hocamızı tanıtmak kabilinden imkânımız ölçüsünde bazı yönlerini paylaşmaya çalışacağız.

Bazı fikirleri nedeniyle “olumsuz” yönde teşhir edildiyse de, kişilik olarak “hak” ve “adalet” kavramlarına azami hassasiyet gösteren birisinin hakkını teslim etmek bir borçtur.

Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere pek çok bakan, akademisyen, müftü vs. ilim adamına hocalık yapmış olan Hocaların hocası Akdemir, akademik camiada da eşine az rastlanan, “sıra dışı” bir şahsiyet ve ender cinsten özelliklere sahip birisiydi. Bazı özelliklerini sıralayalım.
***

Son derece mütevazı idi. Ayrım göstermeden herkesle ilgilenir, yardımcı olacağı hiçbir konuda çekinmezdi. Daima okul öğrencisi olsun olmasın, her kesimden insanlarla 611 numaralı sınıfta ders yapar halde bulunurdu. Odasında kolay kolay oturmazdı.

“Mesai mefhumu”na saygısı en çok dikkat çeken yönüydü. Doktora öğrencilerine, derste konu dışı hikâye anlatacağı zaman tek tek sorar, “Bakın bunu dersten sayarak anlatıyorum. Razı mısınız?” derdi. Öğrencilerin hepsinden onay alınca anlatırdı.

Kemoterapi gördüğü günlerde bile, süreye azami özen gösterir, borçlu ve alacaklı olduğu dakikaları kayıt tutardı. Bir derste eksik kalan dakikaları öbür derste mutlaka telafi ederdi. Boş derslerinde bile fakültede olmayı tercih eder, “Devlet bize burada duralım diye para veriyor” derdi.

Hayatında ideal kavramlardan birisi de “fedakâr” olmaktı. Meşhur “serçe” hikâyesini sıkça anlatırdı. Hani serçeye demişler ki; senin dışkın çok değerli, insanlar alıp tarlalarına döküyor, ürünleri kat kat oluyor. Ağaçlarına veriyor, meyveler bol bol oluyor. Bunun üzerine gaza gelen 5 gr. gübreli serçe de, gidip denizin ortasına (pislemeye) abdest bozmaya başlamış derdi. Bazı insanları serçeye benzetir, başkasına menfaatim dokunmasın diye kendilerine eziyet ettiklerini söylerdi.

Öğrencilerin tüm problemlerini rahatlıkla konuştuğu dert babası bir isimdi. Gerektiğinde öğrencinin hakkını savunmada, yönetimle mücadele etmekten çekinmezdi. Şahsen yaşadığım; doktora yeterlilik sınavımda, Sosyal Bilimler Enstitüsüyle Arapçanın yabancı dil olarak kabul edilmesi hususunda verdiği mücadeleden kendisine şükran borçluyum.

Müthiş bir zekâya sahipti. “Hayatımda hiç bir yazıyı iki defa okumadım” derdi. Para kazanmak için hocalık yapanlar en büyük düşmanıydı. Öğrencilere hocalardan şikâyetçi olup olmadıklara sorardı. Her öğrenci Salih hocayı arkasında kale gibi hissederdi.

***

Her kesimden insanla iyi ilişkiler içinde oldu. Böylece din düşmanlarına bile dini sevdirirdi.

Onun hayatında kalp kırmamak insan incitmemek azami gayret ettiği hedefler içindeydi. Çünkü o insana tabir caizse kutsal varlık gözüyle bakardı.

Kaç defa işin içine torpil girdi diye açılmış kadroyu yaktı, sınav iptal etti. Torpile karşı gösterdiği hassasiyette o kadar titizdi ki bu konuda tüm dünyayı karşısına almaktan çekinmezdi.

Allah vergisi bir imtiyaz olarak “dil” hususunda büyük bilgiye sahipti. Dünyada konuşulan tüm dillerin esas itibarıyla birbiriyle irtibatlı olduğunu bir şekilde ortaya koyardı. Zaten fiilen 13 yabancı dil biliyor, 30 dile de vakıftı. Belki de bu konuda dünyada eşi benzeri yoktur.

Doksanlı yıllarda “Adil Düzen” çalışma grubunda epey aktif rolü vardı.

***

Üst düzey görevlerde bulunan makam sahibi öğrencileri vardı, asla kimseye ağız eğmezdi. Dünyayı elinin tersiyle iterdi. Ona göre dünya dediğin ne idi ki!

Hayat, onun için öğrenmek ve öğretmekten ibaretti. Ramazan’ın son günlerinde hastanede tedavi görürken oğluna şunu söylemiş. “Burada yatıp fakülteye gitmedikten ve okumadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var ki!”

“Hayatta ödeyemeyeceğim hiçbir bedel yoktur. Hayatımda hiç adaletin dışına çıkmadım” sözü ona ait. Adalet ve hak duygusu ahirette en büyük yardımcısı olacaktır.

Hocamızın vecizesiyle bitirelim:

“Sahte kahramanlıkları boş verin. Adam olun yeter!”

Rabbim rahmetiyle muamele etsin.

kaynak: Dr. Necmettin ÇALIŞKAN