Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir Hocamız, bir süredir muzdarip olduğu kanser hastalığı sebebiyle geçtiğimiz günlerde vefat etti.
Bu yazımızda tanımayanlara Hocamızı tanıtmak kabilinden imkânımız ölçüsünde bazı yönlerini paylaşmaya çalışacağız.
Bazı fikirleri nedeniyle “olumsuz” yönde teşhir edildiyse de, kişilik olarak “hak” ve “adalet” kavramlarına azami hassasiyet gösteren birisinin hakkını teslim etmek bir borçtur.
Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere pek çok bakan, akademisyen, müftü vs. ilim adamına hocalık yapmış olan Hocaların hocası Akdemir, akademik camiada da eşine az rastlanan, “sıra dışı” bir şahsiyet ve ender cinsten özelliklere sahip birisiydi. Bazı özelliklerini sıralayalım.
***
Son derece mütevazı idi. Ayrım göstermeden herkesle ilgilenir, yardımcı olacağı hiçbir konuda çekinmezdi. Daima okul öğrencisi olsun olmasın, her kesimden insanlarla 611 numaralı sınıfta ders yapar halde bulunurdu. Odasında kolay kolay oturmazdı.
“Mesai mefhumu”na saygısı en çok dikkat çeken yönüydü. Doktora öğrencilerine, derste konu dışı hikâye anlatacağı zaman tek tek sorar, “Bakın bunu dersten sayarak anlatıyorum. Razı mısınız?” derdi. Öğrencilerin hepsinden onay alınca anlatırdı.
Kemoterapi gördüğü günlerde bile, süreye azami özen gösterir, borçlu ve alacaklı olduğu dakikaları kayıt tutardı. Bir derste eksik kalan dakikaları öbür derste mutlaka telafi ederdi. Boş derslerinde bile fakültede olmayı tercih eder, “Devlet bize burada duralım diye para veriyor” derdi.
Hayatında ideal kavramlardan birisi de “fedakâr” olmaktı. Meşhur “serçe” hikâyesini sıkça anlatırdı. Hani serçeye demişler ki; senin dışkın çok değerli, insanlar alıp tarlalarına döküyor, ürünleri kat kat oluyor. Ağaçlarına veriyor, meyveler bol bol oluyor. Bunun üzerine gaza gelen 5 gr. gübreli serçe de, gidip denizin ortasına (pislemeye) abdest bozmaya başlamış derdi. Bazı insanları serçeye benzetir, başkasına menfaatim dokunmasın diye kendilerine eziyet ettiklerini söylerdi.
Öğrencilerin tüm problemlerini rahatlıkla konuştuğu dert babası bir isimdi. Gerektiğinde öğrencinin hakkını savunmada, yönetimle mücadele etmekten çekinmezdi. Şahsen yaşadığım; doktora yeterlilik sınavımda, Sosyal Bilimler Enstitüsüyle Arapçanın yabancı dil olarak kabul edilmesi hususunda verdiği mücadeleden kendisine şükran borçluyum.
Müthiş bir zekâya sahipti. “Hayatımda hiç bir yazıyı iki defa okumadım” derdi. Para kazanmak için hocalık yapanlar en büyük düşmanıydı. Öğrencilere hocalardan şikâyetçi olup olmadıklara sorardı. Her öğrenci Salih hocayı arkasında kale gibi hissederdi.
***
Her kesimden insanla iyi ilişkiler içinde oldu. Böylece din düşmanlarına bile dini sevdirirdi.
Onun hayatında kalp kırmamak insan incitmemek azami gayret ettiği hedefler içindeydi. Çünkü o insana tabir caizse kutsal varlık gözüyle bakardı.
Kaç defa işin içine torpil girdi diye açılmış kadroyu yaktı, sınav iptal etti. Torpile karşı gösterdiği hassasiyette o kadar titizdi ki bu konuda tüm dünyayı karşısına almaktan çekinmezdi.
Allah vergisi bir imtiyaz olarak “dil” hususunda büyük bilgiye sahipti. Dünyada konuşulan tüm dillerin esas itibarıyla birbiriyle irtibatlı olduğunu bir şekilde ortaya koyardı. Zaten fiilen 13 yabancı dil biliyor, 30 dile de vakıftı. Belki de bu konuda dünyada eşi benzeri yoktur.
Doksanlı yıllarda “Adil Düzen” çalışma grubunda epey aktif rolü vardı.
***
Üst düzey görevlerde bulunan makam sahibi öğrencileri vardı, asla kimseye ağız eğmezdi. Dünyayı elinin tersiyle iterdi. Ona göre dünya dediğin ne idi ki!
Hayat, onun için öğrenmek ve öğretmekten ibaretti. Ramazan’ın son günlerinde hastanede tedavi görürken oğluna şunu söylemiş. “Burada yatıp fakülteye gitmedikten ve okumadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var ki!”
“Hayatta ödeyemeyeceğim hiçbir bedel yoktur. Hayatımda hiç adaletin dışına çıkmadım” sözü ona ait. Adalet ve hak duygusu ahirette en büyük yardımcısı olacaktır.
Hocamızın vecizesiyle bitirelim:
“Sahte kahramanlıkları boş verin. Adam olun yeter!”
Rabbim rahmetiyle muamele etsin.
kaynak: Dr. Necmettin ÇALIŞKAN
Filed under: общий/genel/general | Leave a comment »