Kur’an, yine açıklığa kavuşturmuştur ki “namaz” sadece kalkıp Kâbe’ye yönelmek, beden ve dil ile belli başlı birkaç hareketi yapmaktan ibaret değildir. Şüphesiz ki, namaz (ve namaz gibi diğer ibadetler) bir Müslümanın en başta gelen görevlerindendir. Fakat bir bütün olan İslam’dan soyutlaştırıldıkları zaman bir tiyatro oyunundan farksız hale gelirler:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah’a, Ahiret Günü’ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar. (Bakara, 2/177).
Fazlur Rahman, Ana Konularıyla İslam.
The Qur’ān also clarified that by “prayers” it does not simply mean standing up facing the Ka’ba and making certain gestures with the body and the tongue; although prayers are undoubtedly among the cardinal duties of a Muslim, they are a mere farce without a wholistic view of Islam:
It is no virtue that you turn your faces east and west [in prayer]. Virtuous are they who believe in God, the Last Day, the angels, the Book [in a generic sense, i.e., all Revealed Books], the prophets, who give of their wealth—despite their love for it—to needy kinsmen, orphans, the poor, the wayfarer, those who ask for financial help and for ransoming war captives, who establish prayers, pay zakāt, fulfil their pacts when they make them, are steadfast in hardship, adversity and war—these are the true [Believers]. (2.al-Baqarah:177)
Filed under: общий/genel/general | Tagged: Ana Konularıyla İslam., Fazlur Rahman, hakikat, ibadet, ibadetin gayesi, Kur’an, mana, meal | Leave a comment »